Salihcim saygı duyuyorum. Aynen aktarmış olabilirsin. Hatta aynı elektronik posta bana da geldi sanırım ;-)
Ama benim dikkat çekmek istediğim nokta; bir Fransız, Alman kendi dili için hassas davranırken aynı hassasiyeti bizim de göstermemiz gerekmez mi.
Ben bir kere bir Fransızla mektup arkadaşlığı yapmıştım. Aslında rahat konuşabilecek düzeyde İngilizce bilmelerine rağmen kesinlikle Fransızca konuşmak, yazışmak istiyorlar.
Konuşurken kaç kelime kullandığını saymadım. Ama "250 kelimelik" derken mecaz bir anlam olduğu umarım anlaşılıyordur.
Maalesef üniversitelerimizde ders veren hocalarımız yabancı dili akıcı olarak kullanamıyorlar. Duygularını, ifadelerini, mimiklerini ifade etmekte yetersiz kalıyorlar. Bunu aslında başka bir konuda (http://ddili.org/forum/thread/636) uzun uzun konuşmuştuk.
Yabancı dil öğrenmekle meşgul olan bilim adamlarımız, hocalarımız kendi alanı ile bilimsel konulara yeterince zaman ayıramamaktadırlar. Eğitim sistemimizdeki sakatlık, öğretmenin ve öğrencinin tam hakim olamadıkları bir dilde, kavranmasının Türkçe anlatılsa bile zor olan konuları yabancı dilde öğretilmeye çalışılmasıdır. Hal böyle olunca öğrenci ezberleyerek anlamadan sınıf geçmeye çalışıyor. Sömürgeler hariç dünyada hiç bir ülkede böyle bir yabancı dil öğrenme yöntemi yoktur.
Hatta bu konuyla ilgili geçenlerde okuduğum bir makalede ilginç bir tespit vardı.
http://uvt.ulakbim.gov.tr/tip/sempozyum2/natmaca1.pdf
Alıntı:
> Yazık ! Bilimde, fende, tıpta, gökbilimde yüzyıllarca Avrupa ve tüm dünyaya örnek olmuş
Türk bilim adamlarının torunları bugün yabancı dil sınavından 60 puan alıp doktora
yapamıyor, 70 puan alıp doçent olamıyorlar. Bu engeli aşanların büyük çoğunluğu da doğru
dürüst İngilizce cümle kuramazlar, çeviri yapamazlar. Ayrıca doçentlik için “Science Citation
Index” SCI’da adı geçen dergilerde yayın yapma zorunluluğu var. Bu yayın yapma
zorunluluğu ile “ülkemizin stratejik bilgilerinin yurtdışına kaçırılması yasallaştırılmıştır”.
Kimse bunun farkında mı ?
--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]