Thread overview
Görünen yaşam, internet ister!
Apr 24, 2013
Salih Dinçer
April 24, 2013

'(Aslında makale başlığına "Görünen köy, kılavuz istemez" atasözümüzü koymak istedim ama konuyla alakası bakımından bunu değiştirmek iyi neticeler doğurabilir. Yine de gelecek neler doğuracak tam olarak bilemeyiz...)'

Merhaba,

Internet'in tarihi (http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Internet) ve gelişimi (http://en.wikipedia.org/wiki/Internet) konusunda bolca kaynak var; o yüzden ayrıntısına girmeyeceğim. Zaten Türkçe dahil bol kaynak olmaması garip olurdu. Çünkü bilginin kendisi de internette. Peki ya insanlar, neredeler?

Evet, bu bir internet eleştirisi. Elbette kendisini ben dahil çok seviyoruz. Hatta şu an yazdıklarımı, arada sırada önizleme yaparak ilk onunla paylaşıyorum! İşte garip olan nokta burada, en son koyduğum ünlemde...

Internet, adı uluslararası bir anlam taşımadan evvel üniversite ve bilimsel kurumlar çatısı altında meydana gelmişti. Gittikçe bir virüs gibi yayılarak büyüdü ve aynı zamanda gelişti de. Şu an bir çok ülke, biz farkında olmasak da bu gelişmeye ayak uydurabilmek için IPv6'ya bile geçmiş vaziyette. Belli ki bu gelişimini sürdürmeye devam edecek. Beki insanlar üzerindeki gelişimi ne düzeyde?

Elbette an itibariyle The Matrix düzeyinde değiliz, çok şükür. Ancak sanırım oraya doğru gidiyoruz. Karikatür ve çeşitli gazete makalelerinde bu eleştiriyi görmekteyim. Hatta reklam filmlerine bile konu olmuş. Bilirsiniz; başı eğilmiş, önündeki cihaza adeta büyülenmiş bir şekilde bakan insanlar (genç nesil) topluluğundan bahsediyorum...:(

Bu düşüncelere dalmadan evvel, internetin geçmişini, tanık olduğum kadarıyla zihnimden an ve an geçirdim. Türkiye'ye ilk internetin dial-up yoluyla kullanıcılara ulaşması (o zamanlar ücretsiz 0 822'li hatlar vardı, sonra bağlı olduğunuz süre boyunca ücret öderdik), hatta öncesi BBS'lerin zamanını ve sonra üniversiteleri aşarak şirketleşen kuruluşları (ISP), ilk telefon görüşmelerini (VoiceIP), sonra 'chat' kavramının genişleyip 'online gaming' ile beraber karışmış yarı sosyal (kimilerine göre asosyal) ortamlar ve en son Facebook, Twitter gibi sosyal medya. Arada saymadığım, sırf birbirleriyle uyumlu olduğu için sıraladığım bu gerçekler her geçen gün yaşamımız daha çok işgal etmekte. Tıpkı internetin yayılması gibi!

Çok uzatmayayım...:)

Özetle; internetin, telefon hatlarını meşgul eden yayılım serüveninden artık iyice uzaklaşıp kablosuz bir şekilde bir çok yere ulaştığını görmekteyiz. Elbette teknolojinin gelişimi ile bunların olması gerekiyordu. Ama biz insanlar, onun esiri olacak derecede evrim geçirmemiz gerekiyor muydu? Tamam, itirazları duyar gibiyim. Hayatında bunu zorunlu olarak veya bilinçli bir şekilde kısıtlayan hatta hiç kullanmayan kesimler var. Ancak yetişen neslimize baktığımızda, ödevini hazırlamak için bilgisayar başına oturmuş olsa bile, herhalde ilk girdiği tarihsel gelişmeler değil sosyal medyadaki gelişmeler olmalı, ne dersiniz?

Bir rica:

Acı ama gerçek! Lütfen sizde, yaşınız müsaitse, hayatınızın son 20 yılını, değilse 10 yılını bir hayal edin. Sanırım göreceğiniz; beynimizi taşıyan başın daha çok bilgisayara gömüldüğü (tamam iş için kullanıyor olabilirsiniz ama gerçeği değiştirmiyor!) ve kimi zaman adeta büyülenmiş bir şekilde önündeki ışık hüzmesine baktığımızdan başka bir şey değildir.

veee bir gün:

The Matrix filmindeki gibi yazılımlar çok akıllı olursa, onlar yaşamlarını sürdürebilmek için bizi pil gibi kullanmak isteyecektir. Çünkü şimdiden, köy görünüyor ve kılavuz istemiyor. Örneğin beyin gücü ile kumanda edilen bilgisayarlar üretildi, hatta koca bir ekrana bakmak yerine gözlük gibi takılanları da. İşte, bir gün fişi prize taktığımız gibi bilgisayarın iletşim kablosunu kafamızdaki bir implant'a takarsak ve öyle kullanmaya alışırsak, filmlerindeki kurgu gerçek olabilir. Olmasına engel olacak 3. dünya savaşı veya enerji sorunu çıksa bile, sosyal açıdan değerlendirdiğimizde savaşı başlamadan kaybettiğimiz aşikar görünmekte.

Sevgiler, saygılar...

--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]

April 25, 2013

Kendi adıma, interneti kısıtlı zamanda ve durumda kullanmaya çalışıyorum. Örneğin, internete cep telefonumdan yalnızca ve yalnızca ansiklopedik bilgi gerektiğinde bir kaç saniyeliğine bağlanıyorum. Bir kaç günde bir, ve bir kaç taneden fazla olmayacak kadar mesaj gönderiyorum. Mektuplarımı cep telefonumdan okumuyorum.

Trende, kafede, vs. internete bağlanmıyorum. Yalnızca evde olduğumda ya da şirkette olduğumda bağlanıyorum.

Bakalım bir heves döneminde miyiz ve insanlar zamanla azaltacaklar mı yoksa daha mı çok bağlanacaklar. Bekleyip göreceğiz... :)

Ali

--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]

April 25, 2013

Çok güzel bir konuya değinmişsiniz Salih hocam.

Ben bilgisayar bağımlısıyım. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Ama yapacak daha güzel bir şeyim yok açıkçası. İnsan ne ile mutlu ise onunla olması iyi değil midir (Faydadan çok zarar getirmiyorsa). Ve Ali hocamın yazdığını görünce açıkçası biraz da utandım çünkü ben her fırsatta internete girmeye çalışıyor, internete girebileceğim yerlere gitmeyi tercih ediyor ve bunu marifet olarak görüyorum. Bana göre hiçbir şey yapmadan geçirilen zaman vakit kaybıdır ve olmaması gerekir, mutlaka bir şeyler yapmak gerekir.

Örneğin bu gün okulumun sınıflar arası maçı vardı arkadaş dedi diye gittim ama futbolla pek aram iyi değildir izlemem de. Her zamanki gibi yanımda bilgisayarım vardı açtım rhs ye baktım. Aslında hoş bir davranış değil orada onlar maç oynuyorlar (yenildiler bu arada) ben onları izlemem gerekirken bilgisayarla uğraşmamam gerekir.

Ama işin bir de şöyle bir tarafı var bilgisayarda yapacak bir şeyim olmasın uzak durabilirim ama bu pekte mümkün değil gibi duruyor.

Zekeriya

--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]

April 25, 2013

Tabii bir de hareket etmeyi unutmamak gerek. Vücutlarımız gün boyu oturmaya uygun değil. Öyle olursa kan değerlerimiz bozuluyor: Tansiyon, şeker, kalp ve ciğer, kanser, ve sınırsız başka hastalık ortaya çıkıyor.

Olabildiğince internet güzel ama haftada bir çok saat hareket etmek de şart. :)

Ali

Not: Aslında son zamanlardaki bulgulara bakılırsa, çok daha kısa spor bile yetiyor galiba:

http://en.wikipedia.org/wiki/High-intensity_interval_training

--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]