Ben bir süreliğine kod yazmaya ara verip insanların sağlığını ilgilendiren konularda bir şeyler yapmaya karar verdim.
Bu yüzden doğal tarım, organik tarım konusunda kendimi geliştirmeye karar verdim. Bu arada da ilginç şeyler öğrendim. Örneğin kimyasal gübre ve ilaçların meydana gelmesi aslında II. Dünya savaşı sonrası askeri kimyasal üreten firmaların ürettikleri kimyasalları kullanabilecekleri bir yol bulmasıyla ortaya çıkmış. Sürekli tarım (permakültür) kitabının yazarı Bill Mollison II. Dünya savaşından dönen askerlerin, ellerinde tuttukları tenekeleri hızla açıp kapattıkları zaman bir gece sivrisinekler olmadan uyuyabileceklerini keşfettiklerini anlatıyor. Bu tenekelerin içinde kimyasal silahlar varmış ve şu an kullandığımız zirai ilaçlar böyle ortaya çıkmış :|
Sonra GDO'ların nasıl insan sağlığını ve ekolojiyi tehdit ettiğini. Dün okuduğum iki haber.
Hindistan hükümeti Monsanto'ya, doğal tohumları çaldığı gerekçesiyle biyolojik korsanlık davası açıyor.
Dünyada biyolojik çeşitlilik bakımından en zengin ülkelerden biri olan Hindistan, Monsanto ve Cargill gibi biyoteknoloji devi şirketler tarafından genetik olarak değiştirilmiş (GDO'lu) ürünlerini yeni pazarlara yaymak için hedef haline getirilmişti. Ancak France24 kanalının yeni bir haberine göre Hindistan hükümeti bu tarım sektörünün ele geçirilmesine dur deyerek, Monsanto'ya Hindistan'ın yerli tohumlarını çalıp değişim mühendisliği sayesinde şirkete ait patentli tohumlara çevirdiği gerekçesiyle biyolojik korsanlık suçundan dava açtı.
Haberin devamı the burada:
http://www.naturalnews.com/033714_biopiracy_Monsanto.html
Başka bir haber:
GDO'lu ürünlerle 90 gün beslenen farelerde GMO içeren ürünlerle beslenen farelerde böbrek ve karaciğer sorunları ortaya çıktığını ortaya koydu. Araştırmacılar 90 günlük sürenin kronik zehirlenmeyi test edebilmek için yeterli olmadığını (artık 90 gün sürede organlar ne kadar gelişiyorsa) ve elde edilen veri ve bulguların böbrek ve karaciğer sorunlarının başlangıcı olabileceğini söylüyorlar.
Daha sonra da diyorlar ki tavsiyemiz bu araştırmalar için geçen sürenin uzaltılması, hatta cinsel hormonlara olan etkilerinin de bu araştırmaya dahil edilmesi.
Bu araştırmacılardan bir tanesinin ismi Gilles-Eric Séralini ve moleküler biyoloji konusunda profesör ve araştırmacı.
Araştırma bu adreste yayınlanmış.
http://www.enveurope.com/content/23/1/10
Daha da ilginci Türkiye aslında moleküler biyoloji konusunda dünya çapında bir bilimadamı çıkartmış. Oktay Sinanoğlu Yale Üniversitesinin en genç profesör ünvanını alan bilim adamlarından bir tanesi. Ve bu konuda bir videosunu seyrettim. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan ve çevre sağlığı açısından ne kadar tehlikeli olabileceğini anlattı.
Sonra Odtü Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr. Candan Gürakan'ın ve öğrencilerinin 2 yıl süren bir çalışması sonucunda Ankara, Çanakkale, Ayaş, Eskişehir, Isparta, Antalya, Kalkan, Afyon ve Mersin'de üretilen, Belçika, Ispanya, Çin ve Amerika'dan ithal edilen 28 domates numunesinden 22'sinde antibiyotiğe direnç gösteren genler bulunmuş.
http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/e4e946668cf2afc_ek.pdf?dergi=139
http://www.tuketiciler.org/?com=news.read&ID=3053
Bu arada biliyorsunuz Türkiye hayvan yemi olarak kullanmak üzere GDO'lu ürünlerin ithaline izin verdi. Bu arada bu şirketlere yakın üniversitelerin de GDO'lar iyidir, hoştur gibi konferanslar veriyorlar. Yerel basın kanallarının bir kısmı da böyle olmayacak hastalık üreten haberler yapıp araya GDO gibi gerçekten insan sağlığını tehdit edebilecek önemli bir konuyu araya sıkıştırıp, hatta sulandırarak (frankeştayn gıdalar) vs.. gibi 2 kelimeden oluşan slogan kelimeler üretip konuyu önemsiz gibi gösteriyorlar.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz. Gene de sağlıklı beslenebiliyor musunuz?
--
[ Bu gönderi, http://ddili.org/forum'dan dönüştürülmüştür. ]